5 Ocak 2014 Pazar

AB'NİN GENİŞLEMESİ VE DERİNLEŞMESİ

Avrupa Kömür Çelik Topluluğu'nun kuruluşunun ardından 1957 de kurucu devletler olan Altılar(Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg) yeniden bir araya gelerek Roma Antlaşmasını imzalıyorlar. Böylece AKÇT'nin yanında AET ve EURATOM un da kurulmasını öngörüyorlar.Ancak bu aşama da görüş farklılıkları ortaya çıkıyor ve İngiltere topluluğa dahil olmadan önce serbest ticaret bölgesi oluşturulmasını istiyor.
Fakat kurucu devletler bu fikri kabul etmeyince İngiltere kendi serbest ticaret bölgesini oluşturarak EFTA'yı kurduğunu açıklıyor.EFTA ya İsveç, Norveç, Danimarka, Portekiz, Avusturya da dahil oluyor.
AKÇT ise ekonomik istikrarı sağlamaya yönelik çalışmalar da bulunurken genişlemelere de yer veriyor. Gelin Avrupa Birliği'ni oluşturan 28 ülke nasıl Birliğe dahil olmuş birlikte göz atalım;

28 Aralık 2013 Cumartesi

AB'nin Doğum Çığlığı: AKÇT

II.Dünya Savaşının Ardından..

     İnsanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biri olan II.Dünya Savaşı sonrası yoksullaşan Avrupa ülkeleri özellikle Fransa ve Almanya yıkımın etkisiyle intiharın eşiğindeydi. 5 buçuk yıl süren savaşta ölen 40 milyondan fazla insanın yarısından çoğu Avrupa'daydı. Ancak savaşın verdiği zayiat yalnızca Avrupa ülkelerini değil Sovyetler Birliği'ni de derinden etkilemiş en çok can kaybı SSCB de yaşanmıştı.
Savaş uzun yılların ürünü olan alt yapıyı yerle bir etmiş özellikle kıta Avrupasında yollar, köprüler ve su kaynaklarının büyük bölümü tahrip  edilmişti. Tarım alanları patlamamış mayınlarla dolu olduğundan ekonomik istikrarsızlığın yanında tarım alanlarının kullanılamıyor olması gıda alanında büyük yetersizlikler meydana getirdi. Batı Avrupa mal ve hizmet satarak karşılığında Doğu Avrupa ülkelerinden gıda maddeleri alma imkanını SSCB dolayısıyla yitirdi. Avrupa'da olağanüstü bir enflasyon yaşanıyordu ve çoğu ülkede sigara, kahve ve çikolata paradan daha geçerli değişim araçlarıydı.
   

1 Haziran 2013 Cumartesi

Diren Gezi Parkı mı? 5.Darbe Provası mı?

    Taksim Gezi Parkındaki ağaçların kesilip, AVM yapılmasına ilişkin proje ve çıkan karara karşın çevrecilerin başlatmış olduğu eylemin beşinci günündeyiz. İlk üç gün boyunca gezi parkında kitap okuyarak alandan  ayrılmayan ve fikirlerini ifade eden çevreci ve üniversite öğrencilerinin dün sabah saatlerinde polis tarafından uğramış olduğu orantısız güç artarak devam etti. Akşam saatlerine kadar polisin kesintisiz gaz bombası ve tazyikli suyla eylemcilere müdahale etmesi, eylemde yaralanan insanların bulunması, ölüm iddiaları olayda işin içinden çıkılamayacak bir hale bürünmesine neden oldu. Tüm bunlar üzerine Taksimde mobese kameralarının kapatılması, medyanın yayın yapmaması ve 3G bağlantılarında kesintiler oluşması eylemcilerin yanında olaydan haberdar olan onbinlerce sosyal medya kullanıcısını da harekete geçirip Taksim'de tarifsiz bir kalabalığın oluşmasına yol açtı. Dün akşam üzerinden beri Taksim'e gidenler artık gezi parkı için değil öfkesinden gidiyor. Tüm bunların yanında olay çoktan provokatif hale geldi bile.

   Ne yazık ki işin bu boyuta ulaşmasındaki en büyük etken polisin yanlış tutumuydu. Saatlerce süren müdahale yerine eylemcilere yapacağı dağılın uyarısının ardından geri çekilseydi, belki dağılmayacaklardı ama süreç de bu şekilde işlemeyecekti, buna eminim. Polis başta olayın bu hale geleceğini ummamış da olabilir. İlk müdahalenin ardından dağılacaklarını ummuş da olabilir fakat işin büydüğünün farkına vardığı an geri adım atmasını bilmeli ve eylemcilerin kendilerince dağılmasını beklemeliydi. Böyle bir durumun ardından provokatif eylemlerin oluşmasına karşın da haklı müdahale de bulunabilirdi.